Kim penceresini içeriden kapatır?

Ev sahibi bozuk olan pencerenin açılmasını engellemek için iki tahta sopa ile pencerenin üst tarafına bir V çizmiş. İmkânı yok artık, o pencere, o tahta sopalar oldukça ne içeriden ne de dışarıdan açılabilir. O tahta sopalar alınır, pencere açılır diye düşünülmesin zira pencere kullanılacak olsa tamir ettirilirdi.

Peki, kim penceresini içeriden kapatır? Dışarıya boş veren birisi kapatabilir. Zaten ahşap bina da kaderine terk edilmiş. Çerçeveler yerinden oynamış, boyalar dökülüyor.

Anlaşılan o ki ev de sahibiyle birlikte ölüyor. Bu evin içine ölüm gizlenmiş. Son çıkış olan pencere de içeriden kapatılmış. Hayat dışarıda bırakılmış.

Acaba o perdelerin arkasında yaşayan birisi var mı? Yoksa…

Kırmızı çaydanlık

Fotoğraf şirin bir Anadolu kasabasında çekilmiş gibi görünüyor oysa İzmir’in haftasonları kaçılan bir sahil beldesinde çekildi.

Fotoğrafa şirin Anadolu kasabası tadını veren deniz kenarındaki evin penceresinde yer alan kırmızı çaydanlık. Altı da üstü de tam, kulpları yerinde olan bir çaydanlık. Adı üstünde çaydanlık, üstelik de kırmızı, haliyle bir sıcaklık yayıyor etrafına. Ne çok eski, ne de çok yeni gözüküyor. Belli ki kullanılmış ve kullanılmaya da devam edilebilir. Ama neden içeride gibi dururken, dışarıda?

Evet, evin içinde ama pencerenin de kenarında, perdelerin önünde duruyor. Yani aslında tam olarak evin içinde değil hatta dışarıya daha yakın. Durduğu yerin bir atım ötesi, kapının önü…

Belki sabah çayı demledikten sonra çaydanlığı camın önüne koyan evin hanımı yerini hatırlamıyor.

Yoksa bilmediğimiz daha doğrusu görmediğimiz bir deliği, bir kusuru mu var? Belki altı delik çaydanlık pencerenin önünde unutuldu; kırmızı çaydanlığı kapı önüne konulmaktan unutulmak kurtardı. Unutulmak bir kurtuluş mudur bazen? Ya da unutmak?

Hatırlamak, unutmanın her zaman panzehiri midir yoksa unutarak kurtulmanın önünü kesen bir engel midir?