“İnsanlar yaşlandıkça çocuklaşır” derler. Daha o kadar yaşlanmadığım için ne kadar doğru bilmiyorum. Ama ilk bakışta bu söz, İzmir Kadifekale’de oyuna dalan bu iki ihtiyar için doğru gibi görünüyor. Çocuklaşmışlar… Zaten öğle saatinde buldukları ilk gölgede çocuklardan başka kim oyun oynar ki?
Biraz daha dikkatli bakınca, onların yaşlanınca çocuklaşanlardan olmadıkları, uzun hayatları boyunca daima oyun oynayan çocukluklarını ceplerinde taşıdıkları anlaşılıyor. Çünkü hareketlerinde, oturuşlarında ancak oyun oynayan çocuklarınkine benzer bir rahatlık var. Üç karton, 24 metal parça, iki taş ile bir dünya yaratmışlar. O kadar özgürler ki ayakkabılarını bile fora etmişler.
Çocuk da oynarken kendini tamamen oyuna bırakır. Hele bir de sokakta ve güneş altında ise çevresini hatta dünyayı unutur. Oyun çocuğu özgürleştirir ve bu özgürlüğün ne demek olduğunu ara sıra oynayanlar değil hiçbir zaman oyundan kopmayanlar bilir.
Bu ihtiyarlar da hayatları boyunca oyunda kaldıkları için öğle saati, güneşten sığındıkları bu gölgede her zamanki gibi özgürler.
Oyundan kopmazsan, hep özgür kalırsın!
kusursuz, kutsanmış bir an, sanki hep oradalar ve hep o oyunu oynayacaklarmış gibi. çok güzel, elinize sağlık.
Çok teşekkür ederim…